25 Kasım 2019 Pazartesi

HAYAT DEVAM EDİYOR...

İnsan Bildiklerim
Hayat devam etmeli... nasıl devam etmeli? İnce eleyip sık dokuyarak mı? yoksa amaaan sende diyerek mi? Hayat devam ediyor işte. Hem ince eleyip sık dokuyarak hem amaan sen de boş ver diyerek. Nasıl oluyor  demeyin. Ben öyleyim mesela. İnce eleyip sık dokuyorum derken, herkese her şeye hassasiyet gösteriyorum. Bakacağım yüze tükürmüyorum, bakmayacağım yüzede tükürmüyorum. Kimsemin gururunu kırıcı, onları aşağılayıcı küçültücü konuşmalar yapmıyorum. Yaşlı genç, çocuk, hayvan herkese değer veriyorum. Tabii bunları yaparken tedirgin bir şekilde yaşam sürdürerek yapmıyorum. Çünkü benim doğal halim zaten bu davranış biçimleri. Beni yormuyor. Beni yoran ne biliyor musunuz? İnsanlara farkında olmadan fazla değer veriyorum. Onlar da “ben neymişim abi” deyip kendini bir yerde görüyor. Ve sonuç beni öyle yerle bir ediyor ki, “Allah Allaaah...” bu nedir bu nasıl iştir? Deyip şaşkınlık içinde kalıyorum. İşte o zaman da “amaaan sende boş ver takma kafana, deyip böyle insanları süzgeçten aşağı atıyoruuuum.... veee... düşmanı tanımak, tehlikeyi bertaraf etmektir diyerek, insanları önceden tanıyıp yola çıkmam gerektiğine karar veriyorum. HAYAT DEVAM EDİYOR...

22 Mayıs 2017 Pazartesi

MERDİVENİN SONU

    Her şeyin bir sonu var. Evet var ancak güzel olan hiç bir şeyin sonu olmasa. Güzel olan şeylerin sonu olmasa be güzelim. Ne yazık ki o güzellikler yavaş yavaş bitiyor. Yok olup gidiyor. Sonrada bizim zamanımızda deyip geçmişteki güzelliklerden söz ediyoruz.
     Aşklar bitiyor, sevgiler bitiyor, saygı bitiyor derken manevi hiç bir şey kalmıyor sonunda. Merdiveni çıkıyorsunuz çıkıyorsunuz artık çıkış ritminiz bile düzene girmişken size eşlik ettiğini sandığınız kişinin yanınızda olmadığını farkediyorsunuz.. Aslında merdivenin başında da vardı da merdiveni çıkmanıza yardım mı ediyordu? Var ama yok olduğunu biliyordunuz yok ama var gibi davranıyordunuz. Merdivenin sonuna gelirken yalnız bıraksa ne bırakmasa ne. Artık merdivenleri çıkmışsınız. Size yan çizen olmasa çıkamaz mıydınız,?merdivenleri... tabi ki çıkardınız. Hatta ikişer üçer çıkardınız. Yaşam kaliteniz bakacaktınız ki yıldız gibi parlıyor merdivenin tepesinde. Merdiveni çıkarken ayağınız takılan bir engel yok niye parla masın ki...;O engellere sorsanız ben ne yaptım ki der. O zaman  ne yapmadınız ki diye soracaksınız. Merdiven zaten zorlu bir çıkış, çıkarken yanda olmayı deneyin önde olmayı değil. Merdivenin sonuna mutlu mutlu gelmek önemli olan...Ne önemli değil ki...Her şey boş hayat kısa ama ne olursa olsun o merdivenleri çıkacaksınız. Aman merdiveni çıkarken ki arkadaşınızı çok iyi seçin. Mutlu sonlar olsun...

24 Ocak 2017 Salı

Camaltı Sevdası...

Yılların merakı CAMALTI SANATI…
Yıllardır cam altı çalışmak istedim ancak bu işin ustasına ulaşmak mümkün olmadı. Belki de araştırmamı iyi yapamamıştım. Sonuç olarak iyi ve akılcı bir araştırma ile bu işin ustasının Mardin de olduğunu öğrendim. Hemen Kültür Turizm müdürüne telefon açtım ve bana iyi bir usta önermelerini rica ettim.
Kültürel Miras taşıyıcısı Tacettin Toparlı Ustayı tavsiye etti. Durur muyum? Hemen Google dan Ustayla ilgili bilgileri buldum ve hemen  ustayı aradım. Cam altı sanatını öğrenmek istediğimi söyledim. Epey konuştuk. İsterseniz buraya kadar yorulmayın ben Ankara’ya geleceğim dedi. Ben de , “ sizce bir mahsuru yoksa gelmek ve o ortamı yaşamak istiyorum dedim.” Sağ olsun kalacak otelimi ayarladı. Ben hemen uçak biletimi aldım. Gel gör ki, geceleri uyku tutmuyor, kalbim küt küt atıyor. Derken 23 Aralık 16 Mardin’e ulaştım. Otele yerleştim. Ustayı aradım. Siz hazır olunca ben sizi alırım dedi. 15 dakikaya hazır olurum dedim. 15 dakika sonra otelin kapısındaydı Usta. Sanki tanıdığım biri gibi geldi bana. Hemen otelin yan sokağından dar bir sokaktan inmeye başladık. İndik sola döndük sağa döndük bir daha gittik. Çok uzun gibi geldi o yol bana. Merdivenlerde karlar erimemiş zar zor iniyorum. Meğer o yol otele çok yakınmış. İlk gidişimde çok uzak gelmişti. Evine uğradık. Çarşıdaki atölyesine gittik. Bakırcılar, küçük giysi dükkanları ve fırın… dayanamadım fırından kurutulmuş ekmek dilimleri vardı ondan aldım. Ustanın dükkanını izlerken bir genç kız geldi. Roza… esmer çok güzel değil ama çok akıllı sevecen bir kız. Usta yardımcım diye tanıttı. Bakırdan ayran sürahisi yapıyorlardı. Sipariş fazla olunca Roza’yı yardımcı olarak almış. Antropoloji son sınıf öğrencisi. Roza hemen sürahilerin kenarlarındaki mavi boncukları karga burunla takmaya başladı. Bu arada bir adam geldi nasılsın? diye ustaya… Ustada hal hatır sordu. İkisi de elinde sigarası sohbet ederken, usta; yeni şiir yok mu? Dedi. Adam yok deyince “vardır vardır hadi oku bakalım” diye ısrar etti usta. Adam hemen bir şiir okumaya başladı. Dinlemek istiyorum, sesini kaydetmek istiyorum yapamadım. Çünkü adam çok sessiz söyledi. Biz duymayalım diye herhalde. Azda olsa duydum. Sevdiğine sen dağları aşsan da ben senin peşindeyim diyordu. Kimi bu kadar sevmişti, bu nasıl bir sevgiydi… Kıskandım vallahi. Hemen de sigarasını tütüre tüttüre çıktı gitti.
  Usta oğluna haber vermiş olacak ki oğlu geldi. Burak… anladım ki ustanın mahlas adı ola Ebuburak oğlundan geliyordu. Bir tek çocuğu var ustanın. O da Camaltı ustası. Müzede çocuklara masallar anlatıyor camaltı öğretiyor. Ben Burak la beraber hocanın atölyesine gittim. Yine dar sokaklar… ve atölyedeyiz.
Aradığınızı bulamayacağınız kadar dağınık bir atölye. Boyalar her yerde, yerlerde çizilmiş şahmeran eskizleri, masal kitapları, cd ler… Burak bana nasıl yapmam gerektiğini gösterdi ve gitti. Hemen usta yetişti o da bilgi verdi derken öyle bir kaptırmışım ki kendimi şahmeranı çizmişim bile…
Bu arada çalışırken ustamın eşi Ceylan, gelini Şeyma geldi. Şeyma 6 aylık hamile Suriyeli. 5 yıl önce savaş başlamadan gelmişler Türkiye’ye. Ustaların komşusu olmuşlar. Kızını hiç sokağa çıkarmıyormuş kimselere göstermiyormuş annesi. İki anne çok samimiymiş ama Şeyma hiç görünmüyormuş. Bir gün nasıl olduysa Burak kapı arasından görmüş Şeyma’ı. Anne bana bu kızı isteyelim demiş. Ve çok güzel bir çift olmuşlar. Şeyma Arapça konuşuyor. Anlaşacak kadar da Türkçe öğrenmiş. Üç gün ben çalıştım, Ceylan, Şeyma kah sohbete kah kahve yapıp birlikte içmeye geldiler.
Akşam 18.00 deyince eve yemeğe geçiyorduk. Ceylanın yemekleri çok güzeldi. İlk gün akşam yassı Oruk yapmıştı. Son akşamda Patatesli çiğ köfte yapmıştı. Yere örtü açıyorlar birkaç tabağa yemek konuyor eski usul ortadan yeniyor. Bir araya gelince Arapça konuşuyorlar. Ben böyle mutluluk görmedim. Yemek biter bitmez, usta salonda uzun koltuk var ona uzanıp 20 dakika kadar kestiriyor. O kadar içten ki bu davranış beni de kendilerinden kabul etmedir diye düşündüm.
Usta kalkınca kahvelerimizi içiyoruz ben işimin başına geçiyorum. Zaten atölyede kapıdan çıkar çıkmaz solda aşağıdaki kapı. Zaten kapısı hiç kilitlenmiyor. Ben çalışırken usta bir yokluyor derken üçüncü günün sonuna geldim. Mardin de nereleri gezdim diye sorar gibisiniz. Maalesef hava çok sisli ve yağışlıydı ayrıca çalışıyordum. Bir daha bu imkanı nerede bulabilirdim. Aaa unuttum. Biz ustayla atölyedeyken Roza işini bitirmiş geldi. O da meraklı etrafı kolaçan ederken Bendir buldu. Ben çalıyorum usta dinler misin? Çalayım dedi. O kadar güzel çaldı ve peşine Kürtçe bir türkü söyledi ki bulunduğum ortama büyülenmemek elde değildi. Akşam yemeğinde o akşam Roza’da vardı. Ceylan da Şeyma’ da Roza’yı çok seviyorlar. Yemekten sonra Roza beni otele bırakacaktı. İsterseniz bir cafeye gidelim bir kahve içireyim size dedi. Ben de  kaçırmadım. Taş bina cafe ye dönüştürülmüş. Tam benlik bir ortamdı. Roza arkadaşlarıyla tanıştırdı. Bir tanesi Ahmet diğer ikisinin adını hatırlayamıyorum bir kız bir erkek. Ahmet Rozanın sevgilisi daha 20 gün olmuş çıkmaya başlayalı. Diğer çiftinde 2 gün olmuş ilişkisi başlayalı. Roza aslen Mardinli, Ahmet ve diğer arkadaşları Şırnaklı… Çok yakışıklı ve güzel insanlardı. Ahmet öyle aşıktı ki gözlerinden anlayabiliyordum Rozaya olan aşkını. Tiyatro yapmak hatta Rozayla yurt dışına gidip orada eğitim almak istiyorum diyordu o akşam Ahmet. İnşallah yolları açık olur…
Üçüncü günün akşamı akşam 23.30 da patatesli köfte, turşu, çay Şeyma’nın yaptığı Etimekli Pastadan yedik güldük konuştuk veda vakti geldi… Helalleştim Burak sokağın başında durdu ben otele girene kadar. El salladım ve Mardin maceram sabahleyin oteldekilerle de vedalaşarak bitti.

Usta yaptığım şahmeranımı paket etti. Bir tane ahşap oyma çerçeveye koyduk. İlk çalışma olmasına rağmen iyi bir çalışma olduğunu söyledi. Mutlu oldum doğrusu. Ustam sayesinde yeni bir başlangıç yapmış oldum. Haydi hayırlısı…
Yüreğine, ellerine sağlık ustam...Ömrün bol olsun.